Açık Radyo’da Dünya Mirası Adalar Programı’nın 26 Mayıs 2020 tarihli yayınında konuk, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşımdan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Orhan Demir’di. 20 dakikalık yayının kaydını buradan dinleyebilirsiniz:
https://acikradyo.com.tr/podcast/224223
Programda Demir’in söylediklerinin kısmı deşifresini paylaşıyoruz. Konuyu takip eden insanların ve çeşitli uzmanların cevaplarını da araya eğik yazıyla ekliyoruz.
Asu Aksoy (programcı): İBB fayton ve atları satın aldı. Sonra da gazetelerde bu yeni araçların fotoğraflarını gördük. Fakat ulaşım planı yaklaşımına ilişkin bir cümle duymadık. Yeni vizyon nedir?
Orhan Demir: Adalar özel bir yer, otomobilsiz şehirlerin ilk örneklerinden aslında. Yurtdışına gittiğimiz zaman otomobilsiz şehirleri görüp hayran oluyoruz ama İstanbul’da hemen yanıbalımızda bir otomobilsiz şehir var. 1800’lü yıllara kadar uzanıyor adalardaki ulaşımın atlarla, faytonlarla ya da at arabalarıyla sağlanması. Bir yandan yolcu, bir yandan yük taşıyor at arabaları. Fakat son yıllarda özellikle, Adalar turistik ya da otomobilsiz şehir olma özelliğinden çok, atların bakımsız, sağlıksız koşullarda ve kötü muameleyle çalıştırıldıkları haberleriyle gündeme geliyordu maalesef. Sizin de belirttiğiniz gibi İBB herhangi bir sorunu ele alırken bütün paydaşların görüşlerini dinleyip ortak akılla kararlar alan bir yöntem belirliyor, bütün kararlar aslında böyle yapılıyor. İlk örneklerinden birisi de Adalar. İlk göreve geldiğimizde [27 Haziran 2019] ilk çalıştayımızı Adalar için yaptık [28 Ağustos 2019]. Sadece adaların içerisindeki ulaşım sorunu değil adalara erişim, adalar arasındaki ulaşım konuşuldu, elektrikli araçlar konuşuldu. Şu anda Adalar’da yaşayanların kullandığı akülü araçlar konuşuldu. Bir ortak akıl yakalamaya çalıştık orada. Tabii ki farklı gruplar var, farklı istekler var. Faytonların kalmasını isteyenler var, kesinlikle kullanılmamasını isteyenler var. Adanın tamamen yaya olmasını, elektrikli araçların kaldırılmasını isteyenler var. Adanın imar planının düzenlenmesini isteyenler var. Bu gruplar arasındaki etkileşimi de göz önüne alarak herkesin kabul edebileceği bir çözüm üzerinde çalıştık ve sonuçta geldiğimiz noktada faytonların tamamen kaldırılması ve ulaşımın elektrikli araçlarla yapılması çözümüne geldik. Belki anons edilmedi, farklı mecralarda açıkçası yazıldı çizildi, konuşuldu ama belki yeteri kadar basında yer almadı.
- O halde Orhan Demir’e göre İBB faytonu kaldırma “çözümüne”, 19 Aralık 2019’da yapılan ruam gerekçeli itlaflardan önce ulaştı! Peki “herkesin kabul edebileceği” bu çözümde, atların geleceği nasıl planlanmıştı? Ruam ve ona bağlı “faytona at bağlama yasağı” olmasaydı, faytonlar kaldırılınca atlara ne olacaktı?
- Program yapımcısı Derya Tolgay’ın, bu sayfalarda da yer verdiğimiz ifadesiyle, Çalıştay’dan “faytonu kaldırma” gibi bir ortak çözüm çıkmadı. Çıkan çözüm önerisi fayton sisteminin düzenlenmesi ve başka çalıştaylar da yapılmasıydı. (Bakınız: https://adalarinatlari.wordpress.com/2020/01/28/adalar-ulasim-calistayinda-ne-soylenmisti/)
- İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 27 Mart 2019 seçim öncesi imzaladığı bir taahhütname var. Şöyle diyor: “Atlı faytonları kaldırarak yerine akülü ulaşım araçları koyacağıma, kurtarılan atların ekolojilerine uygun geniş doğal ortamlarda rehabilite edilerek ölene kadar yaşamlarını sürdürmelerini sağlayacağıma söz veriyorum.” Bu taahhüt, Orhan Demir’in Çalıştay’dan çıktığını iddia ettiği sonuçla örtüşüyor. 13 ay önce “kurtarma” sözü verilen atlar hâlâ ölmekte. Bu sözler neye dayanarak ve neden verildi?
Adalar’da üç çeşit farklı yolculuk talebi var. Bunlardan en önemlisi, bizim de en önemsediğimiz adalarda yaşayanların ulaşım talepleri. Yani iskele ile evleri arasında ya da farklı fonksiyonlar arasında yapacakları yolculuklar.
Biliyorsunuz Adalar’ın fiziki coğrafyası da biraz sert. Dik yokuşlar var. Nüfus da biraz daha üst yaş grubunun yaşadığı bir yer. Dolayısıyla adada yaşayanların vatandaşlarımızın hemşehrilerimizin ulaşımı bizim için birinci derecede önemli.
İkincisi adalar turistik bir belde olduğu için rekreasyon amacıyla gidenlerin bazı talepleri var. Onlar genellikle adada tur atmak istiyorlar ailecek. Bir de adalarda plajlara ya da restoranlara giden yerli ya da yabancı turistlerin yolculuk talepleri var. Bütün bu talepleri bir araya getiren bir çözüm aradık.

Asu Aksoy: Orhan Bey bir talep kaynağı daha var onu saymadınız. O da atlar. Adalarda yaşanlar arasında atlar da var. Ulaşım öyle bir planlama ki, sosyal hayatı, yerin kimliğini, mekansal dokusunu, insanların hissettiği aidiyet duygusunu derinden etkiliyor. O bağlamda atları da yaşayanların arasına koyarak tekrar bu konuya dönelim.
Orhan Demir: Atlar şu anda belediyemizin himayesinde ve gayet iyi durumdalar. Yakında atların bugünkü durumunu gösteren röportaj da yayınlanacak. Atlar şu anda Büyükada’da toplandı. Bütün atları İBB olarak sahiplendik. Atların yaşayabileceği üç ayrı bölge oluşturuldu, padoklar oluşturuldu. Rahat rahat dolaşabilecekleri yerler oluşturuldu. 50 tane seyis işe alındı atlatın bakımını yapıyorlar. Veterinerlik hizmetlerimiz veterinerleriyle 24 saat adadalar.
- Atlara iyi bakıldığı ve iyi durumda oldukları yalanı, bizi en çok yaralayandır. İBB’ye, İlçe Tarım Müdürlüğü’ne ve kamuoyuna atların öldüğünü, kötü durumda olduklarını bildiriyoruz. Sitede bu konuda pek çok haber bulacaksınız. Bir derleme olarak şu yazıya bakabilirsiniz: https://adalarinatlari.wordpress.com/2020/06/11/adalarda-fayton-durduruldugundan-beri-neler-yasandi-atlar-ozgur-mu/ . Adalar’da yüzlerce at öldü ve hâlen, onları öldüren aynı şartlarda tutuluyorlar. Bunu söylemekteki amacımız İBB’yi yıpratmak veya “atlara iyi bakıyoruz” diye video çekilmesini sağlamak değil. Biz o videolarda verilen izlenimin gerçek olmasını, yani atlara sahiden iyi bakılmasını istiyoruz.
- İstanbul Valiliği’nin ilan ettiği “karantina” altındaki atlar İlçe Tarım Müdürlüğü (devlet) sorumluluğundayken UKOME kararı alarak faytonları kaldırabilen İBB atları neden satın aldı? Sahipli atları neden yeniden sahiplendi ve sadece yemlerine 3 milyon TL harcadı? İBB 1200 tane atın bakıcısı değildir. Sistemi ıslah etme yetkisine ve denetleme görevine sahip bir kurum neden bunun yerine 90 milyon TL kredi çekerek at ve faytonları satın aldı? Atlara kötü davrananlara ceza kesmek mümkünken, 10’dan fazla faytonu olan, bunları kiralayarak olumsuz durumlara imkân tanıyan insanlara sırf fayton parası olarak 3 milyon TL vermenin, bununla beraber atların hâlâ ölüyor olmasının izahı nedir?
Atları şu anda adada tutuyoruz ve tabii ki bizim sonsuza kadar atlara bakmamız mümkün görünmüyor. Onun için sahiplendirmek için çalışmalarımız var. Bunu çok titizlikle değerlendiriyoruz. Atları sahiplenmek isteyen çok sayıda müracaat aldık ama bugüne kadar hiçbirini uygun görmedik.
- Hani atlar veteriner hekim kontrolünde Tarım ve Orman Bakanlığı’nın doğal yaşam alanlarına bırakılacaklardı? Bakanlıktan yer istendi ve verilmedi mi? (İBB, özel görüşmelerindeki bu beyanını neden kamuoyuna açıklamıyor?)
Asu Aksoy: Siz sahiplendirme komisyonunun da başkanlığını yapıyorsunuz.
Orhan Demir: Evet doğru başkanıyım. Talepler bize geliyor.
Asu Aksoy: Bu konuda bir yönerge çıkaracaktınız aslında, bu sahiplendirme koşulları ne olacak diye.
Orhan Demir: Hazırladık aslında kendi içimizde, ama İl Tarım Müdürlüğü ile son halini vermeye çalışıyoruz. Sadece sahiplendirmek değil, sahiplendirdikten sonra da nasıl bakıldıklarını, hangi koşullarda yaşadıklarını da takip edecek bir sistem kurduk. Önce İl Tarım Müdürlüğü sahiplenmek isteyenlerin koşullarını kontrol ediyor, arkasından İBB’nin Veterinerlik Müdürlüğü’nden arkadaşlarımız gidiyor ve sahiplenmek isteyenlere sözleşme imzalatacağız. Bu sözleşmede her 6 ayda bir gidilecek ve atların durumu kontrol edilecek. Eğer sözleşmeye uygun bakılmıyorsa gerçekten ağır cezalar uygulanacak. Yani sistem bu. Hiç sahiplendirmedik ama yeni yöntem böyle olacak.
- Bu takip ve denetimi, bakımsız sağlıksız koşullarda ve kötü muameleyle çalıştırıldıklarını söylediğiniz fayton atlarına uygulayıp hızlı sonuç alarak ölümlere engel olurdunuz.
- İşte o zaman, “Adalar özel bir yer, otomobilsiz şehirlerin ilk örneklerinden” hayranlığınızın bir karşılığı olurdu. Adalar’da yaşayanlar da 19 Aralık 2019’dan bugüne kadar yasal hakları olan ulaşım hakkında mahrum olmazdı. 6 aydır yasal ulaşım aracı olmayan Adalar yasadışı akülü araçlarla işgal edildi, bu denetleneceğine, keşmekeşe göz yumuldu. Aynen, ruam hastalığının yayılma sebebi olan, Adalar’a kaçak at getirilmesi meselesinde olduğu gibi: Sorun denetimsizlikten ve görevi ihmalden kaynaklanıyor.

Derya Tolgay: Adalıların bir sorusu var: Atların çalışmadan yaşayacağına inanıyor musunuz?
Şimdi bakın, yaklaşık 1200 at var. 1200 ata, bugüne kadar sadece yemlerine 3 milyon liraya yakın para harcandı. Dolayısıyla bunu eğer üstlenecek bir kuruluş, dernek, ya da sivil toplum örgütü olursa ve bu atların bakılabileceği bir alan temin edilirse tabi ki mümkün. [Atların çalışmamasını] isteyenler ne yazık ki bu maliyetin nasıl karşılanacağını tarif etmiyorlar. Sadece söyledikleri “İBB bu atlara baksın.” Tabii ki bakmak isteriz.
Asu Aksoy: Atlar çiftliklere de verilse çiftçilerle birlikte çalışır olması, bunların konuşulabilir olması lazım. Tabii ki çalışabilir atlar, eğer hakları karşılanıyorsa.
Orhan Demir: Tabii ki.
Asu Aksoy: Bu minvalde biraz daha geniş bakabilirsek olaya, atlarla insanların birlikteliği, birlikte yoldaşlığı, akranlığı, birlikte bir çalışma hayatını ve yaşamı paylaşmaları. Tabii ki haklarını gözeterek.
Derya Tolgay: Vali Yerlikaya “Adalarda fayton ve at kalmayacak” diye bir beyanat verdi. Basında çıktı bu. Şimdi siz de aynı fikirde misiniz? Kurumlar birbiriyle koordineli mi çalışıyor? Hani oralarda bir sıkıntı var mı?
Tabii ki Adalar’daki atların adadan uzaklaştırılmalarının sebebi ruam hastalığı. Ruam hastalığı öyle bir hastalık ki veterinerlerle bilim insanlarıyla konuştuğunuz zaman söyledikleri şu: Ruamın sporları çok uzun yıllar yaşıyor. Yani 30 sene yaşayan ruam sporundan bahsediyoruz ve toprakta yaşıyor. Bilim insanlarının söyledikleri şu: Eğer siz bütün atları oradan uzaklaştırdığınızı düşünün, 25 sene sonra hiç hasta olmayan atları geri getirdiğiniz zaman toprakta kalan sporlar nedeniyle o atların tekrar ruam hastalığına yakalanma ihtimalleri çok yüksek. Ve İstanbul ruam hastalığı nedeniyle uluslararası arenada işaretlenmiş durumda. Bu atlar İstanbul içerisinde başka bir yere nakledilseler bile İstanbul’un ruam işareti ne yazık ki kalacak. Dolayısıyla bir yandan bunu da sağlamaya çalışıyoruz. Yani bu atların uzaklaştırılma nedeni aslında hastalığın önlenmesi. Zaten şu anda hepsinin testleri yapılıyor, ruam olan at şu anda yok. Ama tekrar hastalanma ihtimalleri çok çok yüksek ve bize söylenen her sene yaklaşık 100-150 at ruamdan öldü bundan önceki yıllarda. Bunlar 20-30 yıl öncesine kadar gidiyor.
- Ruamın 30 yıl toprakta kalıp oradan bulaştığı şeklindeki uçuk iddiaya, Türkiye’nin önde gelen veteriner hekimlerinden Prof. Dr. Tahsin Yeşildere şu cevabı verdi: “Ruam etkeninin 30 yıl toprakta yaşadığını söylemek yıllardır hastalığı eradike edemeyenlerin mazereti olamaz. Hiçbir bilimsel veriye dayanmayan bu açıklama talihsiz olmuştur.” Ajanimo Hayvan Haber Sitesi, Orhan Demir’in bu dayanaksız iddialarının hemen ertesi günü konuyu Prof. Yeşildere’ye sormuş ve ruamın topraktan bulaşacağı iddialarını kesin bir şekilde çürütmüştü. Bakınız: https://adalarinatlari.wordpress.com/2020/05/27/prof-tahsin-yesildere-ruam-yonetimler-yuzunden-var/
- İBB adına, atların hayatını belirleyecek, Adalar’ın geleceğini şekillendirecek kararlar alan bir yetkilinin böyle asılsız iddialar ortaya atması tam bir skandal! Adalar’da her yıl 100-150 atın ruamdan öldüğü de kesinlikle doğru değil.
Derya Tolgay: Çalıştayda çıkan birinci şeyde raporu da çıkmıştı, denetimsizlikti. Ne gelirse gelsin adaya eğer denetim olmazsa gelecek her modelin, çok sıkıntıyla karşılaşacak Adalar. Birincisi denetimsizlikti, ikincisi faytonların bu şekilde ulaşım aracı olarak sürdürülemeyeceğiydi. Mutlaka faytonların düzenlenmesi kararı çıkmıştı Çalıştay’da ama o şekilde devam etmedi. Nasıl bir model geliyor adaya?
Orhan Demir: İki çeşit araç gelecek. Birinci araçlarımız 13 kişi taşıyabilen elektrikli araçlar. Bunlar toplam 40 tane olacak. Toplu taşıma hizmeti verecek. İstanbulkart kullanılacak. Belli duraklarda adada yaşayanların yolculuk taleplerini karşılamak üzere bir toplu taşıma sistemi oluşturuyoruz. Park yerleri ayarlandı. Yol şeritleri, duraklar çizilecek Haziran ayı içinde işletmeye geçeceğiz.
Asu Aksoy: Adada yaşayanlar için mi?
Hem adada yaşayanlar hem de ziyaretçiler için. Adada yaşayan, göreceli yaşı büyük olan nüfusun özel taleplerini de karşılamak üzere, telefonla rezervasyon yaptırabileceğiniz taksi gibi çalışan bir ulaşım sistemi de oluşturulacak. Daha küçük araçlar gelecek. Dört kişilik 20 adet ilk aşamada talep bazlı ulaşım sistemi. Avrupa’da çok kullanılan yöntem. Telefonla rezervasyonunuzu yaptırdığınızda eğer tek kişiyseniz aracın kapasitesine göre yolcuları evlerinden toplayıp iskeleye indiren ya da iskeleden alıp evlerine dağıtan bir sistem üzerinde de çalışıyoruz. Bu da devreye girecek. Yani iki farklı sistemden bahsediyoruz.
Derya Tolgay: Adalılar en çok yangından korkuyorlar. Çünkü yüzde 60’ı orman. En büyük nimetimiz bizim. Tabii İstanbul için de nimet, burası oranın akciğerleri ve adanın bu rotasını çok merak ediyoruz. Yani insanlar iskeleden sonra adanın her yerine ulaşacaklar mı? (…) (ormanın) her yerine giriyor insanlar, mangal yakıyorlar, her yere çöp atılıyor. Ama bunu denetleyecek ne belediyenin bir elemanı var ne ormanın var. (…) Ormanlardaki çitleme de çok korkunç sonuçlara sebep oluyor. Bir yangında hem insanlar, hem diğer canlılar bu çitlere takılacak. Bu rota ta arkalara kadar, her yerine ulaşılabilir bir ada mı olacağız? (…) Adaların da bir kısmının yürüyerek ayrılacağı rotalar var mı?
Tabii ki var. Hatta bisikletlerin ayrı bir rotası planlandı, sadece yaya olacak bir bölge planlandı. Orada bisiklete bile binemeyeceksiniz. Tabii ki toplu taşımanın mantalitesi herkesi kapısından kapısına taşımak değildir. O belli durakların hinterlandı. Yakalama alanındaki nüfusa hizmet verecek şekilde belli aralıklarla planlanıyor ama sadece yayaların olduğu alanlar, bisikletlerin olduğu şeritler de düzenleniyor. Bunların hepsi çizilecek yakında. Bir şeyde çok haklısınız: Denetimsizlik maalesef bugüne kadar çok gözlendi. Biz Adalar’a İBB’nin bir birimini kuruyoruz. İBB’nin adadaki hizmetlerini sağlayacak. Her birimden arkadaşlarımız orada devamlı olacaklar. (…) Zabıta da olacak, yol bakım da olacak, park bahçeler olacak. Yani belediyemizin bütün birimlerinin bir küçük örneğini kuracağız.
(Rota) adanın etrafında dönen bir daire olacak aslında. Bir yerde de adanın iç tarafına giren. Küçük tura yukarıya çıkan bir lup eklediğinizi düşünün. Çok kabaca küçük tur diyebiliriz toplu taşımanın rotasına.
Derya Tolgay: Peki bu konuda sivilden, orada yaşayan, ormanı iyi bilenlerden destek alıyor musunuz?
Asu Aksoy: Evet, katılım?
Orhan Demir: Adalılar bu konuda çok katılımcılar aslında. Daha geçenlerde telekonferansla adadaki çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla, örgütleriyle toplantı yaptık. Temasımız her zaman var. Bütün bunları paylaşıyoruz baştan beri.
Derya Tolgay: Tamam, sahada da olmak isterler.
Orhan Demir: (Gülüyor) Gerçekten çok aktif adanın yaşayanları, hoşumuza gidiyor, katılımcı şekilde yürütüyoruz.
- Halkın katılımı, belediyeye güç bela görüşlerini iletmek ve belediyenin de bunları dikkate almaması demek değildir. Adalar’da yaşayanlar bir derneğe, sivil toplum kuruluşuna, partiye, oluşuma dahil olmak zorunda değil, ama siz burada yaşauanların görüşlerine yine de ulaşmak ve talepleri, ihtiyaçları dikkate almak zorundasınız (seçim anketlerinde fikrimizi merak ettiğiniz gibi). Oysa İBB’nin tavrı bildirmekten ibaret. Bizim ve atların hayatı açısından bunca belirleyici olan ulaşım konusunu, bir radyo programında edilgen bir şekilde dinleyerek ilk defa öğreniyoruz. Katılım yok, belki birkaç kişinin oynadığı bir katılım tiyatrosu olabilir!
Asu Aksoy: Bu rotalar çok önemli. Bir yerde araçlar durduğu zaman orada bir yoğunluk yaratacak tabii. İnsanlar orada toplaşacaklar. Oralarda belki kafeler, restoranlar gibi. Yani ulaşım kararlarının mekansal sonuçları var. Dolayısıyla ulaşım planlaması bir yerin imarı diyebiliriz, kalkınma, gelişme… Vizyonunuzun ne olduğunu sormak istiyorum. Yani siz bu ulaşım planıyla neyi hedefliyorsunuz?
Orhan Demir: Ulaşım planıyla ilk hedefimiz Adalar’ın çevreci özelliğinin devam etmesi. Biliyorsunuz iklim değişikliği çok çok önemli. İBB’nin en önemli konularından birisi. Ben bunu biraz İstanbul’un modeli diye düşünüyorum açıkçası. Yani Adalar’da yapabildiğimiz her şey, küçük ölçekli yapabildiğimiz her şey ileride İstanbul’un farklı bölgelerine taşınabilir diye düşünüyorum. Bence çevreci ulaştırmanın ilk adımları. Bu iklim değişikliği konusunda Kopenhag’da bir taahhütnameye imza attık. Buradaki asıl şey Adalar’ın çevreci özelliğinin korunması.
Tabii ki dediğiniz gibi ulaştırmayla arazi kullanımı arasında karşılıklı çok yakın bir ilişki var. Yaptığınız herhangi bir ulaşım yatırımı Adalar’ın arazi kullanımını etkileyecek. Bizim burada dikkat ettiğimiz şey Adalar’ın bugünkü karakterini bozmayacak bir ulaşım sistemi getirmek. Yani ulaşım sistemini abartırsanız oraya bugün olduğundan çok fazla talep yaratır. Dediğiniz gibi arazi kullanımını da zorlamaya başlarsınız.
Derya Tolgay: Akülüler. Üç kez yaya olarak çarpıldığım için sormadan edemeyeceğim. Plakasız, tanımsız, yasadışılar. Çok çirkinler, çok gürültülüler. Hız yapıyorlar.
Orhan Demir: UKOME’de o araçların yasaklanması kararı alındı. Tabii ki hepsini yasaklamak mümkün değil. Belli yaşın üzerindekiler ya da bir heyet raporuyla o araçları kullanması mecbur olan insanlara tabii ki izin verilecek. Bugünkü serbestlikte olmayacaklar. Kademeli olarak toplanacak. Elektrikli araçların hizmete girmesini bekliyoruz. Aslında planımız bu pandemi sürecinde aksadı. 30 Haziran itibariyle yavaş yavaş toplanmaya başlanacak. Araç temininde gecikmeler oldu ama haziran sonunda o girişimleri göreceksiniz.
Derya Tolgay: Orhan Bey, atsız bir ada düşünmeyin ne olur. Hep birlikte çözümler üretileceğine inanıyoruz.
Orhan Demir: Tabii ki. Evet.
Orhan Demir’in İBB sitesinde yer alan özgeçmişi:

Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden 1979 yılında mezun olan Orhan Demir, yüksek lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi’nde tamamlamıştır. 1983 – 1994 yılları arasında sırasıyla, İmar ve İskan Bakanlığı Büyük İstanbul Nazım Plan Bürosu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, STFA Mühendislik A.Ş.’de şehir plancısı, müdür yardımcısı ve proje müdürü olarak görev yapan Orhan Demir, 1986 yılından bu yana, başta İstanbul olmak üzere ülkemizin farklı kentleri ve bölgeleri için hazırlanan ulaşım ana planları, karayolu, tramvay, hafif raylı sistem, metro sistemleri talep analizleri, fizibilite etütleri gibi kentsel ve bölgesel ölçeklerdeki ulaştırma projelerinde görev almıştır. 1999 yılından bu yana Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak ulaşım planlaması konusunda dersler vermekte, atölye çalışmalarına katılmaktadır. 26.07.2019 tarihi itibariyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı olarak atanmıştır. (Kaynak: https://www.ibb.istanbul/CorporateUnit/Detail/19)
[…] [5] Kaynak: https://adalarinatlari.wordpress.com/2020/05/28/ibb-atlara-sonuna-kadar-bakacak-degiliz/ […]
BeğenBeğen