Atlar hâlâ arafta: hayvan hakları ihlallerinin ardından gelen fayton yasağından sonra, atların geleceği belirsiz.

26 Aralık 2021
Yazı: Asya Robins (Yazının inews’ta yayınlanan İngilizce aslı için tıklayın)
Türkçesi: Aslı Demir
İstanbul açıklarındaki Adalar, 20. yüzyılın başlarından beri kullanılan faytonlarıyla biliniyor. Fayton daha birkaç yıl öncesine kadar Adalar’ın temel ulaşım aracı olma özelliğini koruyordu.
Bu gelenek Marmara denizinin ortasındaki araç trafiğine kapalı dokuz adaya, kendine özgü kültürünü kazandırmıştı: Faytonculuk mesleğinin ve atların saygı gördüğü tablo gibi bir yerde, yavaş bir yaşam.
2019’da Adalar’da çalışarak yaşayan yaklaşık 1700 at vardı. Şimdiyse yalnızca 100 kadar at kaldı.
2000’li yılların başında Adalar popüler bir turizm bölgesi haline gelirken kimi fırsatçılar yüzlerce at ve fayton satın aldı, düşük ücretli sezonluk işçiler faytonculuk yapmak üzere işe alınmaya başlandı. Hayvan hakları aktivistlerine göre faytonculukta kâr marjının düşmesi, faytoncuyla atı arasındaki bağın büyük ölçüde zedelenmesine, kâr odaklı yaklaşımla atlara kötü davranılmasına, atların aşırı çalıştırılmalarına ve sıklıkla ölmelerine yol açtı.
Adalılar ve aktivistler endişelerini dile getirirken, zulüm Aralık 2019’da kırılma noktasına ulaşıncaya kadar yıllarca devam etti. Genelde atlarda görülen bulaşıcı ve çoğunlukla ölümcül bir hastalık olan ruam hastalığının şiddetli bir şekilde baş göstermesi her şeyi değiştirdi. Hastalığın bulaştığı 105 at bir gecede öldürülüp gömüldü.

Adalı hayvan hakları aktivisti Sevil Baştürk, “Atları gömmek için açılan çukurları görünce gözlerimize inanamadık, devasalardı. O zaman anladık işte bunun bir dönüm noktası olduğunu,” diyor.
Kalan atların çalışması yasaklandı ve aylarca, açık havada hareket etmeleri için fırsat verilmeden karantinaya alındılar. At meraklısı ve aktivist Aslı Demir, hareketsizliğin atları güçten düşürdüğünü söyledi. “Hastalanmaya başladılar, ayakları şişti, bağırsakları düğümlendi, çifte atarak birbirlerini yaralıyorlardı,” dedi.
Aktivistler ve Adalılar öfkeliydi ve atların serbest bırakılmalarını talep ediyorlardı. Fakat yaklaşık 700 at karantina süresince hareketsizlikten ve ilgisizlikten öldü. [Faytona karşı] protesto eylemlerinin baskısı altında kalan ve atlarla ne yapacağını bilmeyen İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Şubat 2020’de at ve fayton taşımacılığına son verdiğini açıklayarak, Adalar’da yüz yıldır devam eden faytonculuğu tek hamlede bitirdi.
Belediye, kalan atları sahiplerinden satın alıp Türkiye’deki çiftliklere sahiplendirmeye başladı. Adaların Atları Platformu’ndan Zekiye Kürkçüoğlu’nun iddiasına göre birçok at, sevkiyat sırasında öldü. Kürkçüoğlu “Stres, sıcak ve yorgunluk, birçok atın gidecekleri yerlere vardıktan sonra da ölmelerine yol açtı,” diye ekledi.
Adaların Atları Platformu, atların gönderildikleri yerleri ve durumlarını takip etmeye çalışsa da bunu çoğu yerde başaramadı. Platform, sürecin kötü yönetildiğini ve şeffaf işlemediğini iddia ediyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi adına konuşan Ahmet Atalık, sevkiyatların dikkatli bir şekilde yapıldığını ve atlara elemanlarının eşlik ettiğini iddia etti: “Aynı zamanda kalan atlara da iyi bakıyoruz ve onların toplum hayatının bir parçası olarak kalmaları için planlarımız var. Mesela Adalar’da yerel bir atlı zabıtamız var.”
Faytonculuğun sona erdirilmesi kararı, bu mesleği bir zanaat olarak gören ve atlarına değer veren faytoncular için hiç kolay olmadı. Aralarından şanslı olanlar atlarını yanlarında tutabildi. Koray Kayaoğlu, İstanbul’da küçük bir arazi alıp 10 at ve 2 midillisini oraya götürdü. Daha yeni, bir binicilik kulübü açtı. “Onları veremezdim. Bir tanesi, kızım, kucağıma doğmuştu. 17 senedir bakıyorum ona.”
Şimdi [İBB’ye bağlı] temizlik işçisi olarak çalışan eski faytoncu Yavuz Üstüner, iki atına Büyükada’da küçük bir bahçe içinde bakıyor. Bir başka at sahibi Çetin Erdem, Heybeliada’da bir Adalının bahçesinde, 5 atına topluluğun desteğiyle bakıyor.
Faytonlardan akülü araçlara geçiş bazı Adalılar ve aktivistler arasında gerginlik yaratmıştı. Kimi aktivistler bunun yapılacak doğru şey olduğunu ve gelecek nesil atları zulümden kurtaracağını iddia ederken bazı hayvan hakları savunucuları da atların Adalar’da kalması için kampanya yaptı, çalışan hayvanlar olarak tanınıp değer görmelerini istedi: Atlar daha küçük ölçekte fayton çekebilir veya bir at yaşam merkezinde tutulabilirdi. Onlara göre atların insanlarla beraber var olmaları gerekiyordu, atları ada dışına göndermek sadece gözden uzak sömürülmelerine yol açacaktı.
Bugün, her ne kadar çoğu gitmiş de olsa, kalan atlar onlarla beraber bir yaşamı savunan insanlar için minik de olsa bir zafere işaret ediyor. Neredeyse bütün atlar belediye tarafından satın alındı ve Büyükada’nın bir ucundaki bir tesiste tutuluyorlar. 9 tanesi ise belediyeye satılmadı ve hâlâ insan yoldaşlarıyla beraber.

Adaların atları şimdi arafta ve gelecekleri hâlâ tartışılıyor. Hayvan etiği uzmanları hayvanların işlerde kullanılmalarının doğru koşullar altında kabul edilebilir olduğunu savunuyor. Will Klymlicka ve Sue Donaldson Zoopolis: Hayvan Haklarının Siyasal Kuramı kitabında, hayvanları toplumun çalışma hakları olan üyeleri olarak inceliyorlar. Sheffield Üniversitesi’nde akademisyen Alasdair Cochrane iyi bir işin hayvanlara keyif verdiğini ve beceriler geliştirmelerini sağladığını söylüyor. “Fakat bu, hayvanların çalışma koşullarını düzenlemekten çok daha fazlasını gerektiriyor – hayvanlara ve onların toplumdaki yerine dair düşüncelerimizde kültürel bir değişim gerekiyor,” diyor Chocrane.
Adalılar, eğer atlar yeniden çalışacak olursa çalışma saatleri, yaşama koşulları, serbest kalacakları zaman aralıkları (dinlenme saatleri) ve hatta emeklilikleri göz önüne alınarak şartlarının çok büyük ölçüde iyileştirilmesi gerektiğini söylüyorlar. Öneriler arasında atların Animal Ombudsman (Finlandiya) veya Avusturya Hayvan Esenliği Heyeti gibi kurulacak bir işçi sendikası tarafından temsil edilmeleri de yer alıyor.
Elektrikli otobüs ve taksiler faytonların yerine geçti fakat hayatta kalan atlar şimdilik Adalar’da kalmaya devam edecek. Atların sağlıklı, aktif ve ada hayatının bir parçası olarak kalmaları asıl amaç. Prens Adaları’nın atları, akıbetlerini ve önlerinde yeni bir dönem olup olmadığını öğrenmeyi hâlâ bekliyorlar.